Bursa Tarihi
Bursa ve Çevresi
Bursa'da Tarihi Yapılar
Bursa'ya Dair
Bursa'da Ünlü İnsanlar
Bursa Müzeleri
Bursaspor
Bursa Doğal Güzellikler
Uludağ ve Dağ Turizmi
Bursa Kaplıcaları ve Termal Turizm

BURSA TARIHI | BURSA'DA OSMANLI SULTANLARI

Orhan Bey'in Vefatı ve Hüdâvendigâr...

Orhan Bey, son altı ayında Beysarayından dışarı çıkmadı. Sonra "Başında bekliyorlarmış." diye duyuldu. Murad, Bursa'dan ayrılmıyordu. Orhan Bey 1362 yılı Nisan ayında 80 yaşında vefat etti. Bursa ile beraber bütün memleket yas tuttu. Cami yaptığı Manastır Camiine getirilen naaşı, bütün etraf illerden gelen büyük bir kalabalıkla kılınan namazdan sonra babasının yanındaki manastıra defnedildi.

Definden sonra Taziye yani başsağlığı dileklerini kabul için Bey Sarayı'na geçildi. Murad'a bütün vezirler başsağlığı dileklerini ve biatlarını yani kendisine tabi olduklarını sözlü olarak sundular.

Bütün Osmanlı beldelerinde sela okunup, gıyabi cenaze namazı kılınıp dualar ve hatimler yapıldı. Orhan Bey'in yedisi, kırkı ve elli ikisinde Bursa'daki camilerde hatimler okundu, yemekler dağıtıldı

Murad Hüdâvendigâr

Murad, 1362 yılı Mart ayında 36 yaşında yeni Bey olarak başa geçti. Bursa Beysarayında, komşu beylikler, krallıklar ve Mısır Sultanlığından, "Başsağlığı" ve "Beyliğini tebrik etme" amacıyla gelen heyetlerin kabulü iki-üç ay sürdü.

Venedikli denizciler gene gelerek babasıyla imzaladıkları anlaşmayı Murad Ilı tekrar imzaladılar. Halk arasında Murad Bey'e komşu beylerden çok değerli hediyeler geldiği, Murad Bey'in çok saygı
ve hürmet gördüğü konuşuldu.

Murad, üç beş ay, "Sultanı cedlid" (Yeni sultan) olarak sonra da, "Sultan Murad" olarak inildi. O kendisine, "Allah'ın kölesi ya da işçisi" anlamında,Hüdâvendigâr" dedirtiyordu. Acaba Mevlâna'nın da kendisine Hüdâvendigâr dedirtmesi etkilendiği için bu unvanı benimsedi, bilemiyoruz.

Yıldırım Bayezid

Bayezid, babasının şehadetinin ardından 1389 Ramazan'ında, Edirne'de kılıç kuşanarak, 30 yaşında 4. Sultan oldu. Bursa'da herkes hüznü ve sevinci bir arada yaşıyordu. Hem vezirler, paşalar hem de halk, Bayezid'i sultanlığa hazır ve layık buluyordu. "Sultanı Cedid" (Yeni Sultan) diye anılıyordu. Bayezid orta boyluydu. Ancak göğsü, omzu geniş; kolları kalın kaslı olduğu için heybetli görünüyordu. Büyük dedesi Osman Gazi gibi esmer, koç burunlu, karakaşlı, kara gözlü, konuşurken gözlerine bakamayacağınız kadar celalli, atası gibi gözükara idi. Çok iyi ata biner; cirit oynar, mızrak ve ok atar, kılıç,topuz kullanırdı. Sefer zamanları dışında at sırtında ava gitmekten çok hoşlanırdı. Kırmızı adaştan yapılmış elmaslı ve incili kaftan giymeyi severdi. Beyaz Uşşak çuhasından geniş sarık sarardı, sorgucunda elmas eksik olmazdı.

Şehzade Ertuğrul

         Yıldırım Beyazıt Sultanlığı zamanınıda Sivas tarafından gelen Osmanlı emirleri Yıldırım'a, Kadı Burhaneddin'in, Osmanlı'yı tanımadığı ve saldırgan hareket ettiğini, topraklarımıza girdiğini bildirdiler. Bayezid, Aydın'da sancak beyi olan şehzade Ertuğrul'u güvendiği paşalarından Firuz Paşa'yla (Yıldırım'la beraber esir düşen Firuz Paşa değil) beraber dersini vermek üzere Kadı Burhaneddin üzerine gönderdi. Ancak 1398'deki bu seferden acı bir haber geldi. Çorumda Kırkdilim Mevkii'nde tutuşulan savaşta Şehzade Ertuğrul şehid düşmüştü. Yıldırım'la beraber bütün saray halkının ve Bursa'nın içi yandı. Yıldırım etrafına:

- Yüzüne bakmaya kıyamadığım evladım kendisine doyamadan gitti, diyor, kendini suçluyor ve gönderdiğine pişman oluyordu.

       Ertuğrul'un Naaşı Bursa'ya getirildi. Seferin mes'ul komutanı Firuz Paşa, Sultanın huzuruna çıkarıldı. Paşa, iki dizi üstüne çöküp sol yanağını yere koyarak, "Şehzademiz, sultanımız gibi atik olup hep öne çıkıyordu. Kendisini sıkı koruduğumuz ve pürzırh olduğu halde boğazına gelen kemtalih bir okla şehit oldu. Sultanım, takdir tedbiri bozdu. Bendenize ne ceza verseniz hakkınızdır." dedi. Yıldırım yüzünü sağa döndü. Gözünden yaşlar süzüldü. Eliyle dışarı çıkarılmasını işaret etti. İvaz paşa:

- Emrinizle tahkik ettirdim. Paşanın taksiri yok. Gayretli kullarınızdandır, diyerek, affı için ricacı oldu. Sultan, "Takdir Allahtan" dedi ve affettiğini söyledi.

Şehzadenin cenazesi kapalı çarşının altında yapılan, "Ertuğrul Camiî"nin yanına gömüldü.Kabri ziyaret edilebilinir. Cenazeden birkaç gün sonra Yıldırım üzüntüsünden Hüseyinalan tarafına gam uçurmaya çıktı. Orada, yalnız kalmak istediğini söyleyince, erkânı, bir çağının geride durdular. Yıldırım tek başına gezerken kaval çalan bir çobana rast geldi. Çoban, kaval çalmayı kesip ayağa kalkınca: "Çal çoban, çal; senin Ertuğrul gibi bir şehzaden gitmedi." dedi. Akşam olmadan hep beraber saraya dönüp şehzadeye okunan hatimi dinlediler. Kasveti aylarca sürdü Yıldırım'ın.