Bursa Tarihi
Bursa ve Çevresi
Bursa'da Tarihi Yapılar
Bursa'ya Dair
Bursa'da Ünlü İnsanlar
Bursa Müzeleri
Bursaspor
Bursa Doğal Güzellikler
Uludağ ve Dağ Turizmi
Bursa Kaplıcaları ve Termal Turizm

BURSA'YA DAIR | İZNIK ÇINI

İznik, milattan önce 316 yıllarına dayanan tarihinde bugüne kadar birçok kültürel ve
mimari olarak değişikliğe uğramıştır. İznik arkeoloji tarihinde Roman, Bizans, Selçuk
ve Osmanlı Türklerine ait eserleri bulmak mümkündür.
14. yüzyıldan başlayarak 17. yüzyıl sonuna dek İznik’te üretilmiş olan çinilere İznik
çinisi adı verilmektedir. 17.yüzyılda İznik’e gelen Süleyman Çelebi, şehrin dokuz
mahallesinde halkın çini ve çanak çömlek imal ederek geçimini sağladığını ve İznik’te
340 adet çini fırınının bulunduğunu seyahatnamesinde belirtmiştir. Zaman içerisinde
İznik çinilerinin üretimine yönelik bu değişim farklı bölgelerden gelen ustaların şehre
yerleşmesi ve çini sanatının eserlerinde değişiklikler gözlenmiştir.
İznik Bölgesinin çini ile tanışıklığı 14.yüzyıla dayanmaktadır. Ortadoğu’da sıklıkla
görülen Çin porselenlerine özgü desenlerin 1400 yılı dolaylarından İznik‘te
kullanılmaya başlandığı görülmüştür. 14.yüzyılın ikinci yarısı ve 15.yüzyılın
başlarında ise kırmızı hamurlu çiniler yapılmıştır. Bu çiniler sıratlı tekniği ile yapılmış,
astarları beyaz, süsleri renkli ve saydam kurşun sırla kaplıydı. Kullanılan renkler ise
kobalt mavisi, açık mavi, firuze, mor ve yeşil renklerdi.
Beyaz mavi İznik çinilerinin ömrü 15.yüzyılın ortalarına dek sürmüştür. İznik çini ve
seramiğinin yapılma işine özellikle 16. yüzyılda büyük önem verilmiştir. Bu önem
artan inşaat faaliyetleri ile orantılı olarak gerçekleşmiştir. 16. yüzyıl ortalarına kadar
devam eden süreç İznik çinilerinin üçüncü dönemidir. Bu çinilerin beyaz zemini çok
temiz ve sert, sırları renksiz ve saydamdır. Bu dönem çinilerinde Rumiler, hatayiler ve
bulut öğeleri ile hayvan figürleri yer almaktadır.
17. yüzyıl başlarında İznik çini sanatı ve tekniğinde duraklama görülmüştür. Desenler
bozulmaya, renkler birbirine vurmaya başlamıştır. Lale ve karanfil motiflerin
16.yüzyılda görülen mercan kırmızısı motifleri bu yüzyılda kaybolmuş, yerine soluk
kırmızı gelmiştir. Bu yüzyılın çinilerinde zemin beyaz, yeşiller mavimsi, firuze mavisi
10
de yeşilimsi bir renk almıştır. 17.yüzyılın sonlarında İznik çiniciliğinde başlayan
gerileme, Osmanlı Devleti’nin duraklaması ile alakalıdır. İç ve dış huzursuzluklar ve
harplerle yıpranan devlet, sanata yeterli alakayı gösterememiştir. Mimari faaliyetler
maddi yetersizlikler sebebiyle çok azalmış ve mimariyi kendisine bir tatbik sahası
addeden İznik çiniciliği de böylece bozulmaya başlamıştır. 1716 senesinde İznik’te
çini faaliyeti tamamen sona ermiştir.


a) İznik Çinilerinin Özellikleri
• Saf beyaz astarları, sert sırları ve sıratlı tekniğindeki bezemeleri ile başarılması
çok güç bir çalışmanın sonucu elde edilmektedir.
• Dona dayanıklıdır (TS-EN 2002)
• Parlak sır tabakası nedeniyle yüzeyinde su tutmaz, bakteri ve küf oluşumunu
engeller. Böylece dış cephelerde ve ıslak hacimlerde uzun yıllar boyu rahatlıkla
kullanılabilir.
• Sır tabakasının parlaklığı ışığı bir miktar emerek sır altındaki renklerin canlı ev
parlak görünmesini ve ışığın doğru yansımasını sağlar. Bu sayede mekanları
olduğundan daha geniş ve ferah gösterir.
• Hamur-astar- sır karşımı olarak %75-85 oranında kuars-kuarsit içerir. Mücevher
yapımında da kullanılan bu yarı değerli taş oldukça güç işlenebilme özelliğine
sahiptir.
• İznik çinilerinde temel renk olarak açık beyaz ve arka planda kullanılarak
yapılmış ve kendine has bir teknik ile oluşturulmuştur.
• İznik çinilerinin yüzde 70-80’i kuvars ve kuvarsitten yapılmıştır. Bir araya
getirilmesi güç olan üç farklı kuvarsın ve sırrın bir araya getirilmesiyle
oluşturulmuştur. Bu karışım 900 derecelik bir ısıda bir araya getirilmektedir.
• Yapılan uzun araştırmalardan sonra çinilerdeki ısıyla oluşabilecek sorunlar
kuvars ve kaya kristalleriyle çözülmüştür. Sonuçta elde edilen çini birçok taşın
bir araya gelmesiyle oluşan kuvarsdır.
• Genel seramik kurallarına karşı olarak oluşturulan yöntemle yapılmaktadır. Bu
da sıcak, soğuk ve dondurulmuş ortamda diletasyonla (ayrılması)
gerçekleştirilmektedir.
• İznik çinileri birçok tayın birleşimiyle oluştuğu için birçok rengin de armonisini
taşmaktadır. (Koyu mavi Iapis Iazuli, turkuaz mavisi, koralın kırmızılığı ve
yeşimin yeşili gibi.)
• Çinilerde yer alan bazı renkleri örneğin koral kırmızısı gibi elde etmek çok
zordur. Elde edilen bütün renklerin yanı sıra kornea beyazı ve opak rengi de
kullanılmaktadır. Opak renginin kullanılması, ışığın emilmesine ve farklı ışık
kırılmalarına yol açarak görüntülerin ve renklerin daha iyi ortaya çıkmasına
neden olmaktadır. Ayrıca söz konusu bu rengin kullanılması çinilerin
korunmasına da yardım etmektedir.
• Çinilerin üzerindeki yazılımlar İslam felsefesini net olarak yansıtmaktadır.
• Vakıf araştırmacıları İznik çinilerinin gizemini çözmek için klasik İznik çini
dizaynından faydalanmaktadırlar. Ürünlerin incelemesinden de anlaşılacağı
üzere geleneksel teknolojik metotlar hala günümüzde kullanılmaktadır. İznik
çinilerinin özelliklerini bozmamaları için İznik Vakfı 16. Yüzyılda kullanılan tüm
teknik detayları kullanmaya devam ettirerek çinilerin özelliklerini yitirmemesi için
gerekeni yapmaktadırlar.
• İznik çinileri için kullanılan seramik teknolojisi doğal bir sentez sonucu ortaya
çıkarılmış ve korunması için de gerekli özen gösterilmektedir.
• İznik çinilerin ölçüleri aşağıdaki gibidir:

BOYUTLAR KALINLIKLAR AĞIRLIKLAR
23.5 x 23.5- 7.5 parmak (Osmanlı) 12 mm. 1200gr.
28.5 x 28.5- 9 parmak (Osmanlı) 14 mm. 1400gr.
27 x 37cm 14 mm. 1600gr.
R= 35cm. 14 mm. 1750gr.
R= 12cm. 8 mm. 600gr.
R= 33cm İznik tabak - 1300gr.
17.yüzyılın sonlarında çiniciliğin Kütahya’da gelişmesiyle İznik’te çini üretimi durmuş
ve giderek yok olmuştur.

b) İznik Çinilerinin Türleri
1- Müzehheb Çini Kaplar
Belgelerde kimi kaplardan "müzehheb" ve "altunlu" diye söz edilmektedir. 1600 tarihli
yazılı belgelerde yaldızlı kaseler "hoşaf kaseleri, müzehheb"; yaldızsız olanlar
"altunsuz"; kahve fincanları ise "altunlu" ya da "sade" diye nitelenmektedir. Yine bu
dönemden kalma birçok tabakta bitkisel desenler üzerindeki sıraltı bezemenin genel
çizgilerine pek uyulmamıştır. Oysa 16. yüzyılın başlarından kalma örneklerde daha
özenli bir işçilik söz konusudur.

2- Değerli Taşlarla Bezeli Çini Kaplar
Yazılı belgeler, altınla ya da değerli taşlarla bezenmiş İznik çini kaplarından hiç söz
etmemektedir. Osmanlılar bu bezeme tekniğini çin porselenlerini, yeşimleri ve necef
taşlarını zenginleştirmek için kullanmışlardır.
3- Kapaklı ve Metal Parçalı Kaplar
Minyatürlere bakıldığında hemen hemen tüm kapların kapaklı olduğu görülmektedir.
Gövde ile kapak her zaman aynı malzemeden yapılmamıştır. Seramik kapaklı metal
kapların yanı sıra metal kapaklı seramik kaplar da mevcuttur. Bu durum, kase,
kavanoz ve sürahiler için de geçerliydi. İznik atölyelerinde üretilip de günümüze kalan
kavanoz ve karafakilere ait seramik kapaklarının sayısı çok değildir. Yazılı belgelerde
kapaklı kapların hangi malzemeden yapıldığına ilişkin hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
Ancak bunların "kapaklı sürahi" ya da "kapaklı kase" diye adlandırıldığı
görülmektedir. Kapakları olmayan kaplara da "bi-kapak" denilmektedir.
4- Boyutları ve Nitelikleri Farklı Çini Kaplar
Yazılı belgelerde en çok boyuta ilişkin nitelemelere yer verilmiştir. Büyük boy kaplar
için "büyük", "battal", "kebir" ve "büzürk"; orta boy kaplar için "miyane", "vasat" ve
"orta"; küçük boy kaplar için ise, "sagır", "küçük/küçek", "kiçi" ve "hurda" denmiştir.
Kimi kapların ise "paşa" ya da "sultani" diye sınıflandırıldığı görülmektedir. Paşa
üsküresi'nden "paşa fincanı" ya da "sultani üsküre" diye söz edilmektedir.
5- Dinsel Amaçlı Çini Kaplar
Belgelerde adına rastlanmayan, ancak örnekleri günümüze gelen seramik eserlerinin
en önemlileri kandiller ve askı toplardır. İznikli ustaların yarattığı bir başka önemli
ürün de ayaklı leğendir. Ayaklı leğenlerin işlevlerine ilişkin bilgi yoktur, ancak bunların
yüksek rütbeli kişilerce abdest almada kullanıldığı sanılmaktadır.
6- Yemek ve Servis Kapları
a) Tabak: İznik atölyelerinde çokça üretilmiş bir türdür. Bunların biçimleri ve
boyutları hakkında hem minyatürler hem de yazılı belgelerden bilgi
edinilmektedir.
b) Sahanlar: Bunlar da İznik atölyelerinin bir başka ürünüdür. Bunların düz dipli,
kenarlı ya da kenarsız olmak üzere değişik türleri bulunmaktadır. Minyatürlerden
anlaşıldığına göre, seramik sahanların çoğunda metal kaplar bulunmaktadır.
Belgelerde kapaklı sahanlardan "sahan ma'a serpuş" diye söz edilmektedir.
Sahan sözcüğüne ilk kez 16. yüzyıla ait belgelerde rastlanmıştır. Bu sözcük 18.
yüzyılın başlarına dek kesintisiz kullanılmıştır.
İznik atölyelerinde üretilmiş diğer seramik kaplar arasında ise tepsiler, kaseler,
üsküreler ve tazza'lar yer almaktadır.
7- Sıvı Madde Kapları
Bunların, büyük ölçüde bardakları, maşrapaları, safaları, fincanları, ibrikleri ve
sürahileri içermektedir.
8- Günümüze Kadar Gelen Diğer Seramik Eşyalar
Bunlar, kavanozları, matrabaları, hokkaları, kalemdanları, divitleri (devatlar) ve
şamdanları içermektedir.


c) Günümüzde İznik Çinisi
Günümüzde İznik’te Çinicilikte yaşanan en büyük eksiklik alt yapı konusundadır. İznik
Çinisinin renkleri ve desenleri orijinal olarak kullanılmakta fakat birçok atölyede
Kütahya alt yapısı kullanılmaktadır. Yapılan karolarda ise orijinal olmasa bile
günümüz teknolojisi ile aslına en yakın alt yapı kullanılabilmektedir.
İznik Çinisinin günümüzde yeniden doğmasına neden olan ilk adımlar İznik ve
çevresinde yapılan kazılar sayesinde olmuştur. Bu kazılar, her ne kadar diğer
milletler sahiplenmeye çalışsa da, bu sanatın İznik’te başladığını kanıtlamıştır.
Kazılar neticesinde Prof.Dr. Oktay Asanapa tarafından Birinci Fırın Kazıları ve İkinci
Fırın Kazıları olmak üzere iki yayın hazırlanmıştır. Bu kazılar kökeni Çatalhöyük’e
kadar dayanan bu sanatın gelişmiş halinin İznik’te yaşadığını göstermektedir. Bu
çalışmaların sonrasında 1989 yılında İslam Eserleri Müzesi’nde bir sergi
gerçekleştirilmiş, daha sonra TEB sponsorluğunda bir yayın hazırlanmıştır. Aynı yılın
İznik Yılı ilan edilmesi ile birlikte İznik tümü ile yeniden gündeme gelmiştir.
İşte bu sergi sonrasında sanatı geliştirmek, geleneği korumak, İznik ve çevresinin
kültür ve sanat değerlerini tanıtmak, mevcut potansiyeli harekete geçirmek,
geleneksel İznik Çini Sanatı ile ilgili var olan ve elde edilecek bilgileri bir sistem
dahilinde eğitim ve öğretimle gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla 1993 yılında
kurulan ve bir şahıs vakfı (Prof.Dr.Işıl Akbaygil) olan İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı
kurulmuştur.
Formülüne dair hiçbir yazılı belge olmayan, sadece babadan oğla geçen bir sanat
olan İznik Çinisinin yapımı, hamurunun hazırlanması, pişirilmesi, boya tekniği vb.
yöntemlere dair TÜBİTAK’ın yanı sıra bazı üniversiteler ile ortak çalışmalarını yürüten
Vakıf, yıllar süren araştırmalar ve binlerce deney sonucu, eski kalitesinde, geliştirilmiş
geleneksel yöntemlerle 16.yüzyıl İznik Çini Sanatını 400 sene aradan sonra yeniden
üretme başarısına erişmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde çinide yoğunlukla kuvarz
taşı olduğu bulunmuştur. Formülün bulunması sonucu 1994-95 yıllarına üretime
başlayan Vakfın, bugün çiniyi üretme sırasında yararlandığı tek teknoloji, elektrikli
fırınlardır. Diğer yandan orijinal şekillerine sadık kalmanın yanı sıra bazı modern
desenlerde çini üretme yoluna da gidilmiştir.
İznik Vakfı, bilim vakıflarını ve Türkiye’deki Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu (TÜBİTAK) gibi sivil örgütler ile İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve İstanbul
Üniversitesi’ni (İÜ) konuya ilişkin araştırma yapmak üzere desteklemektedir. Ayrıca
Amerika’da Massachusetts Araştırma Enstitüsü’nü ve Princeton’da yer alan
araştırma enstitülerini de desteklemektedir.
Bugün 60 kişinin görev yaptığı vakıf üç birimden oluşmaktadır:
1. İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı, İstanbul
2. İznik Çini Seramik Araştırma Merkezi, İznik
3. İznik Çini İşletmesi, İznik
Vakıf fuarlara katılmakta, yurtiçi ve dışı satışlarının yanı sıra montaj hizmetlerini de
yerine getirmektedir. İlk kez 2000 yılında Cenevre’de yapılan bir turizm fuarı aracılığı
ile Dubai’de kurulan bağlantı neticesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
Dubai’ye hediye edilen bir anıtın çini ile kaplanması işini gerçekleştirilen vakıf bunun
yanı sıra Dubai’de pek çok işe imza atmıştır.

Abudabi’de dünyanın 2.büyük camisinin kaplamasını gerçekleştirilmiştir.
Cirosunun yarısı iç piyasa yarısı da dış piyasa satışlarından oluşan vakıf tarafından
yapılan ve yurtiçi ya da dışı piyasaya sunulan her ürünün İslam Eserleri Müzesi
tarafından kaydı alınmakta, fotoğrafları çekilmekte daha sonra satış işlemi
gerçekleşmektedir.
Vakfın haricinde 1995 yılına kurulan çeşitli çini ve seramik araştırma merkezi ile 1996
yılında kurulan çeşitli çini atölyeleri de sanatın korunmasına yönelik faaliyetlerdendir.

İSTANBUL TİCARET ODASI
ÇİNİ ARAŞTIRMASI
AYSUN KÜÇÜKYILMAZLAR