AHİ EVRAN
Ahi Evran’ın hayatı ve kişiliği üzerinde araştırmacıların farklı görüşleri vardır. Ahi Evran’ın deri işçili esnaf-sanatkarları örgütlemede çok başarılı bir kişi olduğu, belgelerden anlaşılmaktadır. Ahi Evran, yüzyıllardır dini ve ahlaki bilgiler vermekte büyük ve önemli görevler üstlenmiş olan fütüvvet teşkilatından ve fütüvvetnamelerden yararlanarak, Ahi teşkilatını kurmuştur. Ahi Evran ahlakla sanatın ahenkli birleşimi olan ahiliği çok itibarlı bir duruma getirmiştir. Böylece, ahilik yüzyıllarca esnaf ve sanatkârlara yön vermiş, onların sosyal ve çalışma yaşamını düzenlemiş, yeniçeri teşkilatının kuruluşunda önemli rol oynamış, devlet adamları da bu kuruluşa girmeyi büyük onur kabul etmişlerdir.
Osmanlı İmparatoru Orhan Gazi, bir Ahidir ve Ahilerin adlarıyla birlikte kullandıkları lakaplardan biri olan “ihtiyarüd-din” lakabını kullanmıştır. Aynı şekilde Sultan I.Murat’ın da Ahi olduğu ifade edilmektedir. Ahi Evran, halkın ekonomik durumunu iyileştirmek, meslek sahibi olmalarını sağlamak ve onları din sömürüsünden kurtarmak için çalışmıştır. İşe, ayakkabıcı ve saraç esnafını teşkilatlandırmakla başlamıştır. Kısa zamanda üstün becerisi, ahlaki sağlamlığı ve hakseverliği ile büyük bir ün ve saygı toplamıştır. Kurduğu teşkilatın başkanı, Ahi Babası olmuştur.
Ahiliğin temelleri, o kadar sağlam atılmış, kuralları zamanının ve toplumun gereklerine ve gerçeklerine o kadar uyum sağlamıştır ki, bu sonradan, kent ve kasabaların belediye hizmetleri ve bu hizmetlerin denetimi için de örnek alınmış, narh ve nizamnameler ya da kanunnameler şeklinde resmileştirilmiştir.
Ahiler, özellikle Osmanlılar döneminde, standartlara uymayarak, düşük kaliteli mal ve hizmet üreten esnafa çeşitli cezalar vermişlerdir. Bu dönemde günümüzde bile tam olarak uygulanamayan kalite, standart, üretici-tüketici ilişkileri çok kesin kurallarla belirlenmiştir.
AHİLİK KÜLTÜRÜ
Ahilik felsefesi, temelleri 12’nci yüzyılda Kırşehir’de atılmış, daha sonra tüm Anadolu’ya yayılmış, izleri bugüne kadar süregelmiş kültürel, sosyal ve ekonomik bir oluşumdur. Ahilik kurumu mistik bir yol, bir tarikat olmaktan ziyade sosyal ve ekonomik yönden işleyen ve siyasal, askeri ve kültürel yönleri de bulunan bir toplum düzenidir. Ahilik, aynı zamanda sosyal hayat kadar ekonomik hayatı da yönlendiren ve günümüz koşullarında bile birçok ülkede gerçekleştirilememiş, adaletli, verimli ve son derece güzel bir sistemi Türk toplumuna kazandırmış bir KÜLTÜR'dür.
Ahilik, 13-19’uncu yüzyıllar arasında Anadolu’da yaşayan halkın sanat ve meslek alanında yetişmelerini sağlayan, onları ahlaki yönden geliştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir.Ahilik, iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir.
Esnaf ve sanatkâr camiasının tarihine baktığımızda “Ahilik” ile “Fütüvvet”in önemli bir yer tuttuğunu görürüz. Çünkü bu iki kurum ve düzen çok uzun yıllar Osmanlı toplumunun belirleyici öğeleri olmuştur. Kimi araştırmacılar, Ahiliğin kökenlerini, Doğu’da özellikle Araplar arasında gelişmiş olan Fütüvvet Teşkilatına dayandırırlar. Ancak yine de Ahiliğin Fütüvvetten bir hayli değişik, Anadolu Türklerine özgü bir kurum olduğunda birleşirler.
Anadolu’nun Türklerin ikinci anayurdu haline gelişi 11’inci yüzyılın ikinci yarısındadır. Asya’dan göç eden sanatkar ve tüccar Türklerin yerli tüccar ve sanatkârlar karşısında tutunabilmeleri ve yaşayabilmeleri, aralarında bir örgüt kurmalarını gerektirmiştir. Ayrıca Türkler bu örgüt yardımıyla, sağlam, dayanıklı ve standart mal üretebileceklerini düşünmüşlerdir. İşte bu zorunluluk, dini - ahlaki kuralları fütüvvetnamelerde zaten mevcut olan esnaf ve sanatkârlar dayanışma ve denetim örgütünün, yani Ahiliğin kurulması sonucunu doğurmuştur. Öte yandan, deri işçilerinin ve Ahiliğin piri olan Ahi Evran’ın Anadolu’ya gelişi de bu tarihlere rastlamaktadır.
Ahlakla sanatın uyumlu birleşiminden oluşan ahilik, örgüt olarak Anadolu’da 13’ncü yüzyılda Ahi Evran tarafından kurulmuştur.
Ahi kelimesi de Arapça’dır ve “kardeş/ kardeşim” demektir. Ancak bazı araştırmacılar, Ahi sözcüğünün Türkçe’de cömert, eliaçık, yiğit anlamına gelen “akı” sözcüğünden geldiğini ileri sürmektedirler. Anadolu’da Türk kurum ve terimlerinin fazlalaştığı bir dönemde “akı”nın, Arapça “kardeşim” anlamına gelen “ahi”ye dönüştüğü sanılmaktadır. Ahi Evran tarafından Anadolu’da 13’ncü yüzyılda kurulan Ahilik, belli kurallara bağlı olarak faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar birliğini ifade etmektedir.